26 Aralık 2014 Cuma

Yılbaşında neden kabak tatlısı yapılır ?


Yeni yıl yaklaştı mı hepimizin evinin mutfağında bir telaştır sarar bizi..

O geceye uygun herşey özel olsun,sofrada kuş sütü bile eksik olmasın isteriz..

Ama bir şey vardır ki yıllardan beridir hepimizin sofrasında baş köşeyi alır..

Kıpkırmızı leziz mi leziz balkabağı tatlısı.. 

Peki ya neden yapılır bu tatlı hiç düşündünüz mü ?

Yoksa "Bu yıl kabak tadı verdi,bari yeni yıl şeker gibi tatlı olsun!" deriz de o yüzden mi yaparız bu tatlıyı ?

Tabiki de sebebi bu değildir..

Eski inanç ve riyavetlere göre Kabak Tatlısı ; bolluk ve bereketi simgelediğinden, gelecek olan yeni yıl bereketi ve bolluğunla gelsin diye eski yılım son gecesinde kabak tatlısı yapılır,aile fertleri ve misafirlere ikram edilir.

Herkesin yılbaşı gecesinde yediği bu tatlı,ağızlara tat,gönüllere taht kurar..

Herkes afiyetle yesin diye küçük bir hatırlatma ile Kabak Tatlısı'nın tarifini veriyorum..

Şimdiden afiyet olsun..


KABAK  TATLISI :

1 kg bal kabağı
Yarım kg toz şeker
Yarım bardak su

Bal kabaklarını dizip,üzerine şekeri ve suyu ilave ediyoruz. Kısık ateşte kabaklar yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Soğuduktan sonra arzunuza göre tahin döküp,ceviz veya antep fıstığı tozu ilave edebilirsiniz.
Afiyet olsun..


Kitap okumayı sevenlere İstanbul'dan Diyarbakır'a uzanan bir hikaye : "Piraye"


Tüm kitap okumayı sevenlere tavsiye etmek istediğim bir kitap var.. 
"PİRAYE"

2003 yılında basılan bu kitabı 2014 yılında okuyarak geç kaldığım için çok üzgünüm..

Tüm Canan Tan kitaplarını okuyup,onu atlayarak ne büyük bir hata etmişim..

Elime alır almaz bir günde bitirdiğim sürükleyici bir kitap..




Kısaca özetini ve hislerimi anlatarak başlamak istiyorum..

Piraye,İstanbul da yaşayan bir ailenin ikinci kızıdır. Şiir ve edebiyatla yoğrulmuş kalbi ve duyguları vardır.
Eşitlik ve adaletten yana olan sol görüşlü bir genç kızdır. Babası onun adını Nazım Hikmet'in karısının isminde esinlenerek koymuştur ve oda ismini gururla taşıyarak,edebiyat ve şiir aşığı olmuştur.

Üniversitede konuştuğu birkaç erkek arkadaşı olmuş fakat hiç biriyle duygusal, aşk dolu bir gönül bağı kurmamıştır..

Taa ki karşısına Haşim çıkana kadar..

Haşim, Diyarbakır'lı aşiret bir ailenin tek erkek evladıydı ve İstanbul'a okumaya gelmişti..
Zaman geçtikten sonra Piraye ile aralarındaki muhabbet ilerledi,Haşim ona aşık oldu ve Piraye de bu duygular karşısında boş değildi.
Haşim onunla evlenip yuva kurmak istiyordu fakat Piraye okulu bitmeden bir evlilik düşünmüyordu.
Haşim ondan evvel okulu bitireceği için askere gidecekti.
 Piraye'nin ailesiyle tanışıp daha sonra Piraye'yi de kendi ailesiyle tanıştırdı.
Bu olaylar içerisinde kız isteme ve nişan seramonileri gerçekleşti.

Ama Piraye'yi zora sokacak olan esas durum Haşim'in ailesinin onları Diyarbakır'da yaşamalarını istemesi olacaktı.
Haşim İstanbul da yaşayacaklarının sözünü vermiş olsada bu sözü tutamadı,ailesinin istekleri daha baskın oldu..

İstanbullu Piraye,Diyarbakır'da koskoca bir konağa gelin gitti.
Oranın adetlerine göre yaşamaya başladı ve çoğu zaman onun inançlarına ve görüşlerine ters olan şeyler yaşadı..
Dicle adında bir kız evlatları oldu fakat bu Haşim'in ailesi için yeterli değildi çünkü onlar için soylarını,soyadlarını devam ettirecek bir erkek torun lazımdı..

Esas olay örgüsü bundan sonra başlayacak ve Piraye için baş etmesi çok zor günler hatta seneler önüne gelecekti..

Daha fazla devamını anlatmayacağım,çünkü sizinde merakla okumanızı gerçekten yürekten istiyorum.
İstanbullu bir kız ile Diyarbakırlı bir gencin aşkıdır bu.
Özgürlüğü herşeyden önemli olan bir kızın,aşkın elini kolunu bize nasıl bağladığını anlatan bir hikayedir bu..
Zıt kutupların birbirini nasıl çektiğini ama ne kadar da fazla sorun çıkardığını gösterir bize..

Piraye, güçlü kız..

Özgürlüğü,kuş gibi uçmak isteyen kalbi elinden alınmış kız..

Tek başına savaşan,kendinden büyük şeyleri göğüsleyen kız..

Hepinizi sürükleyecek ve bitirdiğinizde gözünüzde bir damla yaş bırakacak bir Canan Tan kitabı..

Keyifli okumalar dilerim..

21 Aralık 2014 Pazar

Tüm Kadıköy sevenlere..

Bilir misiniz şimdiki adı Kadıköy olan bu güzel ilçenin eski adı "Kalkedon" körlerin yeri anlamına gelmektedir.
Yer değiştiren bir kavim kahine danışır,buraya yerleşirler ve karşı kıyıda yaşayanların bu güzellikleri farketmedikleri için ancak kör olabileceklerini düşünürler..


Kalabalık sokaklarıyla sizi içine sarıp sarmalayan yer Kadıköy..
Kendinizi ne zaman yalnız hissedip gitseniz sizi o kalabalığın içine sarıp sarmalar ve derdinizi,sıkıntınızı kısa bir sürede olsa silip götürür..

Kadıköy'ün insanı bir başkadır.. Avrupa yakası insanına benzemez.Aceleleri yoktur,her zaman yollarda sakince telaşsız yürürler.Tek telaşı olanlar vapura yetişmeye çalışanlardır dikkatinizi çektiyse..


Birçok yeri içine almasına rağmen Kadıköy belli başlı noktalarla aklımızda kalmıştır zaman boyunca.
Özellikle herkesin Kadıköy'de buluşma noktası olan "Boğa Heykeli." Bir sözleşme,bir toplaşma varsa herkes orda buluşur,gidecekleri istikamete birlikte devam ederler..


Sahilde oturup bir çay veya bir kahve içerek kimi zaman Haydarpaşa'yı,martıları,vapurları izler insan.. İçtikleri aslında bir fincan çay yada kahve değil,bir fincan huzurdur.. 
Vapura binen yada vapurdan inenleri izleyerek onların hareketlerini analiz eder çoğu zaman insan..

Kadıköyde saatlerce yürüseniz yorulmazsınız,o cıvıltı sizi öyle bir hoşnut ederki bütün herşeyi silip alır etrafınızdan.. Bahariye'den tramvay yolunda Moda'ya yürür,renkli dükkanlara bakmaktan yolun nasıl geçtiğini anlamayız. 
Tarihi Moda İskelesinde bir şeyler içer yada Meşhur Kemal Usta'da bir waffle yiyip kendimizi ödüllendiririz.


Kitap severlerin yeri olan Akmar Pasajı'nı da unutmamak gerekir. Orada farklı bir koku vardır. Eski kitapların,yaşanmışlıkların,tarihin kokusu vardır. Boş elle girer,kitap dolu poşetlerle çıkarsınız. Çoğu kitabın ilk baskısını bulabilceğiniz bir sürü sahaf dükkanı buranın içindedir..

Efkarınız varsa Barlar Sokağına uğrar,salaş yada elit meyhanelerde iki tek atar,duygularınıza kısa süreli anestezi yapar,orda çalan şarkılarla ruhunuzu astral seyahate çıkarırsınız..



Birde Kadıköy'ün haftasonu kalabalığı vardır ki bu ya Mitinglerden ya da Fenerbahçe maçlarındandır. Tüm Fenerbahçe formalı insanları maç saatine kadar Kadıköy'ün her noktasında görmeniz mümkündür.

Zaten Kadıköy'ün o kalabalığı olmadan gittiğinizde orası size Kadıköy değilde yabancı bir yermiş gibi gelir,yadırgarsınız..

Yeni yıl geliyor,sayılı günler kaldı.. Size tavsiyem Kadıköy sokaklarını gidip gezmeniz, Her dükkan şimdiden yeni yıla hazır,camekanları ışıl ışıl 2015 yazıları ve kırmızı figürlerle parlıyor. 

Daha anlatamadığım,yazsam uzun satırlar sürecek bir sürü yer ve duygu var içimde Kadıköy'le ilgili..
Herkes gider Kadıköy'e fakat çoğu kişi derinden aşk duyamaz ona..
Ben Kadıköy'e aşık bir insanım,onun için kelimelerim bazen kifayetsiz kalır.

Gidin,gezin,görün..

Kadıköy'ü benim gibi seven herkese selam olsun..

He birde Ezginin Günlüğü'nün Kadıköy şarkısınıda dinleyin..



4 Aralık 2014 Perşembe

Baş belası kilolardan kurtuluyoruz..

Benim gibi kilo takıntısı olanlara selam olsun..

Ağustos ayından beri arada sırada ödün vermiş olsamda sürdürmüş olduğum bir diyet var..

Hiç kilo almadan resmen kalıcı olarak 6 kilo verdim ve bunu sizlede paylaşmak istedim..

Öncelikle kesinlikle 10 günde 5 kilo verdiren diyetlere uymadım.Çünkü onları ne zaman denesek verdiğimiz kiloyu fazlasıyla geriye aldığımızı hepimiz biliyoruz. Bu yüzden kalıcı ve çok fazla aç kalmadan formda kalarak bir diyet uyguladım ve bunu yaşam tarzı haline getirmeye çalıştım.

Maalesef spor ve egzersiz yapmadan kalıcı kilo vermek mümkün değil. Bu yüzden tembelliğimizi bir kenara bırakacağız ve spor salonuna gitmesek bile kendimiz egzersiz yapacağız. Ben spor salonuna kayıt yaptırıp,gitmeyen insanlardanım onun için egzersizlerimi kendimce keyifli hale getirmeye çalıştım. Günde en az 40 dakika yürüyüş yapıyorum ve en az 30 mekik çekiyorum. Tabiki bu yeterli değil ama spor sevmeyen bir insan için ilk basamak olarak fena sayılmaz.



Gelelim esas noktaya..

Ben her öğün protein kullanmamaya dikkat ettim. Evde olduğum her sabah kahvaltıda yumurta yedim ki karnımı tok tutsun..

Salatasız (yağsız sadece limonlu) ve yoğurtsuz (light ve keten tohumu atarak) öğün geçirmedim..
Yoğurt göbek etrafındaki yağların parçalanmasına yardımcı oluyor tabi light olduğu sürece bu durum dahada verimli oluyor..

Et,tavuk ve balığımı haşlama ve fırınlama haricinde asla kızartma olarak yemedim. Ve sanırım bu tada da alışmaya başladım..

Gelelim meyve kısmına asla ve asla meyve kilo verdirir mantığına girmeyin. Çünkü içinde şeker bulunduğundan hiçte göründüğü gibi masum değiller.. Özellikle çok daha fazla şeker yoğunluğu olan meyvelerden uzak durmalıyız ve meyve öğünümüzü öğlen tercih etmeliyiz..


Gelelim sıvı tüketimine.. Tüm gazlı ve konsantre içeceklerden uzak durmaya çalışın.. 
Çünkü gazlı içecekler şişkinlik hissi oluşturacaktır..
Yağ yakımına yardımcı olacak en güzel şey Türk Kahvesi'dir ve buda sade olanıdır..

Ve mutlaka günde 1 tane yeşilçay içmeye özen gösterin..

Saat 9'da içilen bir bardak light süt sizi gece boyu tok tutmaya yardımcı olacaktır..

En önemlisi yanınızdan asla suyu eksik etmeyin. Ben su sevmeyen bir insandım ama en az 1.5 lt içmeye özen gösteriyorum.. 
Hatta bunu keyifli hale getirmek için internetten kolayca ulaşılan detox suyu tariflerine bakıyorum..


Küçük porsiyonlarla ve yağdan kaçarak bir nevi yemek tarzımı değiştirerek 6 kilo verdim..
Ve bu sırada diyetisyene de gittim ve çıkan sonuçlarda kilomu yağdan verdiğimi öğrenerek mutlu oldum..

Benim için bunun sürekli olmasının sebebi diyet esnasında benle beraber diyet yapan arkadaşlarımın olmasıydı.. Grup halinde diyet yaparak birbirimize destek olduk..

Sizde kendinize bir diyet takımı kurarak diyeti eğlenceli hale getirebilirsiniz..

Sağlıklı beslenmeyi bir hayat tarzı haline getirdiğinizde bunun o kadar da zor olmadığını göreceksiniz..

Şimdiden herkese kolay gelsin,diyette başarılar.. 



2 Aralık 2014 Salı

Herkesin bir Sezen Aksu şarkısı vardır..



Tüm insanların kalbine mıh gibi yer etmiş Sezen Aksu şarkıları vardır..

Her dinleyişinizde sizi bambaşka dünyalara alıp götüren Sezen şarkıları..

Ya mutsuz bir gecede ya da neşeli bir günde elimizden tutan en yakın şey bir Sezen şarkısı değil de nedir?

Hangi şarkısını dinlesek "Yahu bu kadın yapmış yine yapacağını be.."  demedik mi?

Her biri ayrı bir yaşanmışlık,her biri ayrı bir acı,her biri ayrı bir hikaye,her biri ayrı dünya..

Açtığımız her şarkıda farklı bir duyguya kapıldık,farklı ruh haline girdik..

Ben bir kaç şarkısını kendimce duygularıma göre yorumladım bile hatta..


*KÜÇÜĞÜM : Her hatamızın sonucunda,kabuğumuza çekildiğimizde yaptıklarımızı çocuk kalbimize yüklediğimiz şarkıdır. Kalbimiz hala çocuktur,hala hata yapabiliriz.İlerlediğimizi,zaferler kazandığımızı zannederken aslında daha yolun en başında olup,tökezlediğimizi fark ederiz..


*MASUM DEĞİLİZ : Hepimizin bir sürü hikayeler yaşadığını,en sonunda yalnız kalınca dönüp bakmamız gereken yerin kalbimiz olduğunu hatırlatır. Fakat hepimiz hem kırmış hemde kırılmışızdır. Artık kalbimizde o eski masumiyet kalmamıştır..


*TUTUKLU : Çok severken terk edilmiş bir aşığı anlatır bize. Sevdiğimizin yerini ne başka bir anı doldurabilir ne de koskoca yedi cihan.. Kalbimiz onun aşkında tutuklu kalmıştır bir kere artık hiçbir şey fatda etmez..


*RAKKAS : Asıl anlamı dans edinmeyi meslek edinmiş erkek anlamına gelen Rakkas bizi coşturan en eğlenceli Sezen şarkısıdır.Hiç bir anlam ya da mana aramadan bu şarkıyı dinleriz ve içimizi istemsiz olarak bir neşe sarıverir..


*TÜKENECEĞİZ : Aslında bu şarkıda bir çoğumuzun aklına Issız Adam filminden bir sahne gelir.. Ne birlikte ne de ayrı yapabilen aşıkları anlatır bize.. Yarım kalan hikayeler ve hayaller vardır bu şarkıda.. Birbirlerinin yerini dolduracak kişiler karşılarına çıktığında o büyük aşkın bitip,anlamsızlaşacağını söyler bize..


*SENİ KİMLER ALDI : Sevdiğinin başkasıyla olduğunu bilen bir aşık vardır,dünya artık onun için anlamsız ve karanlık olmuştur.Çünkü sevdiği artık herşeyiyle bir başkasınındır..


*HER ŞEYİ YAK : Aşkın her şeyden üstün ve yüce olduğunu anlatır bize.. Yanacak ve canını verecek kadar aşık olmalısınızdır ki aşk o zaman gerçek anlamını kazanabilsin..


*HOŞGELDİN : Aşk hiç ummadığınız anda hediye gibi başınıza gelmiştir. Bir ömür sürmesini,aynı yastıkta yaşlanmayı isteyecek kadar seversiniz..


Büyük üstadın sanat hayatında seslendirmiş olduğu sayısız şarkısı vardır,ben sadece birkaçını kendimce yorumlamaya çalıştım.Dediğim gibi,herkesin yüreğinde yaşadığı,hikayesini anlatan bir Sezen şarkısı vardır.. 

Benim Sezen şarkım ise "Adı Bende Saklı"..

Peki ya sizin Sezen şarkınız hangisi ?








30 Kasım 2014 Pazar

Sevilmeyen Pazarlar..

Koskoca 7 günlük haftada herkesin nefret ettiği iki gün vardır.
Ya kısalığından dolayı Pazar günü ya da sendromundan dolayı Pazartesi günü..
Ben Pazar gününden ölesiye nefret edenlerdenim.Çünkü bana göre bitmek bilmeyen garebet bir gündür.
Hele ki bugün olduğu gibi yağmurlu bir pazar günüyse,yataktan kalkmadan günün bitmesini istersiniz.
Cama bakınca içiniz kararır, ne bir yere çıkmak ne de birşey yapmak içinizden gelir.
Bende buna bir isim koydum kendimce “Kara Pazar Sendromu”.


Tabi pazar günlerinin sevdiğim yanlarıda var.. Mesela saatlerce süren çeşit çeşit pazar kahvaltısı,bu günün en keyif aldığım kısmıdır.
Hele ki yaz aylarındaki pazarlar.. Güneşli günlerde yapılan kahvaltılar,ardından sahilde yapılan yürüyüşler ve sonunu güzel bir kahveyle ödüllendirmek.. Şu yazıyı yazarken itiraf etmeliyim ki şimdiden yazı özledim.. 
Bir pazar sabahı uyandığınızda o gün iş ya da okul olmadığı için mutlu ama ertesi gün iş ya da okul olacağı için mutsuzsunuzdur. Yalnız şu detayıda geçemeyeceğim, biz evde miskinlikten şikayet ederken pazar günü çalışanlar ve sıcacık yatağından kalkıp işe gidenler de var.. Yinede dönüp buna şükür edebiliriz.En azından istediğimiz kadar uyuma hakkımız var pazar günlerinde..
Pazar günleride mutluluk ve mutsuzluk arasında oluşmuş ince ipten bir köprü görevindedir.
Sizin nefretiniz nedendir bilmem ama benim ki bir bitiş olduğu içindir.Pazar haftayı bitiren gün.. Her bitiş gibi buda can sıkıcı ve hüzünlü havayı üzerinde taşıyor..
Yağmurdan nefret edip dışarı çıkmıyorsanız, sizde kahvenizi ve kitabınızı alıp köşe koltuğunuza kurulun bugün.Tıpkı benim yapacağım gibi..
Daha güzel şeyler yapacağınız güzel ilkbahar ve yaz pazarlarını bekleyin.. Zaman dediğin nedir günler,aylar,yıllar farkına varamadığımız kadar hızlı ilerliyor..
Görünüşte pek iç açıcı olmasada herkese keyifli pazarlar dilerim..


27 Kasım 2014 Perşembe

40 yıl hatrı olan tek içecek "Kahve"..

Kahve'nin asıl vatanı Etiyopya'dır. Arabistan'ın dağlık bölgelerine ekilmesiyle başlamıştır. Kahve, Oğlak ve Yengeç dönencesinde tropikal yerlerde üretilmektedir.Türk kahvesi terimide adını Yemen'den almıştır.Kahveyi dünyaya yayanda Kanuni Sultan Süleyman'dır.

  


Kahve'nin bir çok türü bulunur,en eskiside "Arabica"dır. 

Sizi bilmem ama benim en sevdiğim türü Türk Kahvesi'dir.Pişmiş yada pişmemiş fark etmez kokusu burnuma geldiği anda beni kendimden geçirip adeta mest eden,bana göre dünyada eşi benzeri olmayan bu koku benim vazgeçilmezimdir.

Her hafta Kuru Kahveci Mehmet Efendi'ye gidip o sıraya girer,kahvemi taze taze alır,koşa koşa evime gelip pişiririm.Günde 3 fincan Türk Kahvesi içen biri olarak hayatımı devam ettirebilmem için kahve benim olmazsa olmazımdır.


Kahve öyle herkesle de içilmez.Çünkü bir kahve tiryakisi olarak biliyorum ki karşınızda kahve sevmeyen biri o kahveyi yudumluyorken yüzünü buruşturuyorsa bu görüntü sizi çileden çıkarır.Bu görüntünün aksine biz kahvekolikler kahvenin daha kokusunu aldığımız anda bizi mutlu eden gülümsemeyi yüzümüze yerleştiririz.

En kötü zamanda bile kafamızı toplamak için bize bir fincan kahve eşlik eder.
Kahve yalnızlıkta yarendir,kalabalıkta işe ortama neşe.. Fala inanma falsız kalma derler.Her arkadaş toplantısında mutlaka fincanlar kapatılır ve aralarında hayal gücü en yüksek olana o fal bakma görevi yüklenir,küçücük fincanın içinde kısmetler,atlar,kuşlar,böcekler sayısız objeler üretilip yorumlanır.

Bana kalırsa bir fincan kahveyi içtiğimiz zaman altından kalkamayacağımız hiç bir sorun yoktur.Çünkü enerjiyi depolamışsınızdır bir kere. Hem ayrıca üzerinde dumanı tüten,orta şekerli bir Türk Kahve'sine kim hayır diyebilir ki? Ben şahsen diyemem. Size kahve yapıp getiren biri varsa eğer,onu pamuklara sarıp sarmalayın.Çünkü o kişi sizin ruh halinizi ve en çok neyle mutlu olacağınızı bilen kişidir..

Kahve;depresyona,kalbe,cilde ve hatta kilo vermeye bile faydalıdır.

He birde kahvenin öyle bir türü vardır ki her Türk erkeği bir gün onu tadacaktır.Bildiğiniz gibi buda kız isteme törenlerindeki damada içirilen "Tuzlu Kahve"dir.

Ahmed Bin Cendeb'in de dediği gibi "Vücudunda bir parça kahve ile ölen insan cehenneme gitmez."

Hem ne derler bilirsiniz "Bir fincan kahvenin 40 yıl hatrı vardır." Kahve keyiflerinize eşlik edece hatrı sonsuz dostluklarınızın olması dileğiyle..





23 Kasım 2014 Pazar

Bir kasım daha aşksız biterken..



Başrollerini Charlize Theron ve Keanu Reeves'in oynadığı hepimizin severek izlediği bir film .. Orijinal adı "Sweet November", Türkçeye çevrilişi "Kasımda Aşk Başkadır" .. Kısaca özeti; kız, genç adama 1 ay boyunca onunla yaşamasını teklif eder, bu ayda kasım ayıdır.Adam kabul eder ve kız bu Kasım ayında hayatında ilk defa birine aşık olur, ama kızın önemli bir hastalığı vardır ve kısa bir zaman sonra ölecektir bu sebepten dolayı adamdan ayrılmak ister ..


Ve tabi Enya'nın seslendirdiği efsane "Only Time" şarkısı .. Hepimizi etkileyen bir senaryo ve i
çimize işleyen bir müzik .. 



Filmi izleyen herkes gibi bizde Kasım ayı başladığında hayatımızın aşkını bulacağımıza inanır 30 günlük kasım ayı boyunca bekleriz. Ve söylememe gerek var mı bilmiyorum ama çok küçük istisnalık bir bölüm haricinde kimse o muhteşem aşkı bulamaz.
Umut fakirin ekmeğidir,umut dünyası tabi.. Hayatımızın aşkı bizi kendimizi şartlandırdığımız anda değil,biz tam ondan vazgeçtiğimiz anda gelip bizi bulacaktır..
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben aşkımın bu senaryodaki gibi olmasını istemem. Aşık olup hemen ölmek hikayenin zirvede son bulması değil midir? Bana kalırsa aşk bir aylık değil bir ömürlük olmalı..Bu sadece hoşunuza giden bir film olsun.. Eski bir filmin tekrarı olmayın siz kendi filmizin başrol oyuncusu olun,hemde mutlu sonla biten..

Kasım yine bitiyor ve sanırım siz yine hayatınızın aşkını bulamadınız.. Olsun, belki sizin hayatınızın aşkı kasımın ayaz soğuğunda değilde,Nisan ayının ortasında çiçekler açıp,ağaçlar yaprak verirken arkadan kuş cıvıltılarıyla karşınıza çıkacak..Hem ne diyor şarkı; “Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?”