27 Ocak 2015 Salı

Benim gibi tüm Rakı severlere..

Kimine göre bir dert ortağı,kimine göre bir can yoldaşı RAKI..

Herkesin severek içtiği bir içkisi vardır,hiç şüphesiz benimki de Rakı..

Rakı, damıtma yoluyla elde edilen genellikle anason tohumu ile aromalandırılan alkollü bir içkidir. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Rumeli'deki gayrimüslim tebaa tarafından üretilmeye başlanmış ve zamanla Anadolu'da da yaygın olarak içilen bir içki haline gelmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde gayrimüslimlerin çalıştırdığı meyhanelerde içilen popüler bir içki idi.


Derde derman,üzüntüye ilaç,neşeye dost geldiği zamanlar oldukça fazladır.. İlla ki üzgünken içilmez tabi hep keder mi olacak,hayır tabi ki.. Neşeyle içilmeside ayrı bir zevktir..

Güzel bir rakı masası,arkadan gelen hafif bir Türk Sanat Müziği,varsa güzel mezeler işte size küçük bir huzur.. Ve biz buna deriz ki "Çilingir Sofrası"..



Ama bana kalırsa bir rakı masasının olmazsa olmazı o masada muhabbetine eşlik edebilecek dostlarınızın olması.. Çünkü Rakı herkesle içilmez. Kimi içmesine bilmez,kimisi tek dublede aslan parçası kesilir,kimisi de ağzına değil burnuna içer..

Oysa ki Rakı içmenin bir adabı vardır..
*Rakı masasında konuşulan o masada kalır.
*Rakı masasında mutlaka ülke sorunları konuşulur ve memleket kurtarılır.
*Kimse birbiriyle tartışmaz,kalp kırmaz.
*Su içer gibi içilmez,usul usul adabıyla içilir.

Ve bunlar gibi bir sürü şey uzaaar gider.Ama gerçekten Rakı'yı içen bunlara uymaya çalışmaz çünkü zaten bunları yapmak onun ruhunda vardır..

Şöyle de bir rivayet vardır,muhtemelen Rakı içen herkes bunu duymuştur. "Eğer içen kişiye Rakı acı geliyorsa,demek ki hayatında onu içecek kadar büyük acıları olmamıştır .."

 Ne demiş üstad Cemal Süreya ; 
"Ertesi gün için birşey diyemem ama Rakı içtiğin gün ölmezsin.."




9 Ocak 2015 Cuma

Cemal Süreyya'nın soyadındaki "Y" harfinin yok oluş hikayesi..




Büyük üstad Cemal Süreya'yı ölümünün 25. yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyoruz..

Kendisi benim en sevdiğim şairdir..

Her sözü,her dizesi yüreğime bir ayrı işler..

Bende bu özel günde onun hikayesini sizinle paylaşnak istedim..


Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır..  Ve sınıflarında "Muazzez Akkaya" isminde birde kız vardır.. 
İkisi de bu kızı gizliden gizliye severler.. 
Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlar..
Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış..

Sonra bu aşk,zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim,sen elde edersin' derken 'kim elde edecek?' diye bir iddiaya girişirler..

Kaybeden bunun karşılığında büyük bir bedel ödeyecek diye karar verirler.. Ve bu bedel ömrünün sonuna kadar üzerinde taşıyacağı birşey olmalıdır..
Bedene fiziksel bir zarar verilmeyecek diye orta noktada uzlaşırlar..

Bedel olarak soyadı değiştirmekte karar kılarlar..

Cemal Süreyya kazanırsa;Sezai Karakoç'un soyadı "Karkoç" olacak.. Sezai Karakoç kazanırsa; Cemal Süreyya'nın soyadı "Süreya" olacak..

Tahmin ettiğiniz üzere Sezai Karakoç kızı elde eder ve onunla sevgili olmaya başlar..
Cemal Süreyya da soyadından gidip "Y" harfini attırır.
"Cemal Süreya" olarak yaşamaya geçiş dönemide böyle başlar..

Tabi bir de benim en sevdiğim Cemal Süreya dizesi var..

"HAYAT KISA,
                                     KUŞLAR UÇUYOR.."